31 Ekim 2008 Cuma

Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed S.A.V'den 40 Hadis-i Şerif

1

اَلدِّينُ النَّصِيحَةُ قُلْنَا: لِمَنْ )يَا رَسُولَ اللَّهِ ؟( قَالَ: لِلَّهِ وَلِكِتَابِهِ وَلِرَسُولِهِ وَلأئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ

(Allah Rasûlü) “Din nasihattır/samimiyettir” buyurdu. “Kime Yâ Rasûlallah?” diye sorduk. O da; “Allah’a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara” diye cevap verdi.

Müslim, İmân, 95.

2

اَلإِسْلاَمُ حُسْنُ الْخُلُقِ

İslâm, güzel ahlâktır.

Kenzü’l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225.

3

مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ يَرْحَمْهُ اللَّهُ

İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.

Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16.

4

يَسِّرُوا وَلاَ تُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلاَ تُنَفِّرُوا

Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.

Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.

5

إنَّ مِمَّا أدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ:

إذَا لَمْ تَسْتَحِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ

İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür.

Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6.

6

اَلدَّالُّ عَلىَ الْخَيْرِ كَفَاعِلِهِ

Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.

Tirmizî, İlm, 14.

7

لاَ يُلْدَغُ اْلمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ مَرَّتَيْنِ

Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz.(Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez)

Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63.

8

اِتَّقِ اللَّهَ حَـيْثُمَا كُنْتَ وَأتْبِـعِ السَّـيِّـئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا

وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ

Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran.

Tirmizî, Birr, 55.

9

إنَّ اللَّهَ تَعَالى يُحِبُّ إذَا عَمِلَ أحَدُكُمْ عَمَلاً أنْ يُتْقِنَهُ

Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.

Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 1/275; Beyhakî, fiu’abü’l-Îmân, 4/334.

10

اَلإِيمَانُ بِضْعٌ وَسَبْعُونَ شُعْبَةً أفْضَلُهَا قَوْلُ لاَ إِلهَ إِلاَّاللَّهُ وَأدْنَاهَا إِمَاطَةُ اْلأذَى عَنِ الطَّرِيقِ وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنَ اْلإِيـمَانِ

İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır.

Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58.

11

مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِـعْ فَبِقَلْبِهِ وَذَلِكَ أضْعَفُ اْلإِيـمَانِ

Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.

Müslim, Îmân, 78; Ebû Dâvûd, Salât, 248.

12

عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ: عَيْنٌ بَـكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ

بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ

İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz.

Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 12.

13

لاَ ضَرَرَ وَلاَ ضِرَارَ

Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur.

İbn Mâce, Ahkâm, 17; Muvatta’, Akdıye, 31.

14

لاَ يُؤْمِنُ أحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ

Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.

Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.

15

اَلْمُسْلِمُ أخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يُسْلِمُهُ مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أخِيهِ كَانَ اللَّهُ فِي حَاجَتِهِ وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللَّهُ عَنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter.

Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.

16

لاَ تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلاَ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا

İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.

Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56.

17

اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ

Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.

Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.

18

لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إخْوَانًا

وَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يَهْجُرَ أخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِةِ اَيَّامٍ

Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.

Buhârî, Edeb, 57, 58.

19

إنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إلَى الْبِرِّ وَ إنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إلَى الْجَنَّةِ وَإنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقًا وَ إنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إلَى الْفُجُورِ وَ إنَّ الْفُجُورَ يَهْدِي إلَى النَّارِ وَ إنَّ الرَّجُلَ لَيَـكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا

Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır.

Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104.

20

لاَ تُمَارِ أخَاكَ وَلاَ تُمَازِحْهُ وَلاَ تَعِدْهُ مَوْعِدَةً فَتُخْلِفَهُ

(Mümin) kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.

Tirmizî, Birr, 58.

21

تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ وَأمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَ نَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ فِي أرْضِ الضَّلاَلِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَ وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌ

(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.

Tirmizî, Birr, 36.

22

إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأمْوَالِكُمْ وَلـكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأعْمَالِكُمْ

Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.

Müslim, Birr, 33; ‹bn Mâce, Zühd, 9;

Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539.

23

رِضَى الرَّبِّ في رِضَى الْـوَالِدِ وَسَخَطُ الرَّبِّ في سَخَطِ الْـوَالِدِ

Allah’ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.

Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.

Tirmizî, Birr, 3.

24

ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لاَ شَكَّ فِيهِنَّ:

دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ

Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir:

Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası.

İbn Mâce, Dua, 11.

25

مَا نَحَلَ وَالِدٌ وَلَدًا مِنْ نَحْلٍ أَفْضَلَ مِنْ أدَبٍ حَسَنٍ

Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir

hediye veremez.

Tirmizî, Birr, 33.

26

خِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ

Sizin en hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi davrananlarınızdır.

Tirmizî, Radâ’, 11; ‹bn Mâce, Nikâh, 50.

27

لَيْس مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرَنَا وَيُوَقِّرْ كَبِيرَنَا

Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı

göstermeyen bizden değildir.

Tirmizî, Birr, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.

28

كَافِلُ الْيَتِيمِ لَهُ أوْ لِغَيْرِهِ أنَا وَ هُوَ كَهَاتَيْنِ فيِ الْجَنَّةِ وَأشَارَ بِالسَّبَّابَةِ وَالْوُسْطَى

Peygamberimiz işaret parmağı ve orta parmağıyla işaret ederek: Gerek kendisine ve gerekse başkasına ait herhangi bir yetimi görüp gözetmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette işte böyle yanyanayız” buyurmuştur.

Buhârî, Talâk, 25, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42.

29

اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ وَالسِّحْرُ وَ قَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ الرِّبَا وَأكْلُ مَالِ اْليَتِيمِ وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ

(İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu.

Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144.

30

مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أوْ لِيَصْمُتْ

Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.

Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75.

31

مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ

Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki;

ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.

Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140, 141.

32

اَلسَّاعِي عَلَى الأرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ

أوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ الصَّائِمِ النَّهَارَ

Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden

veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle

geçiren kimse gibidir.

Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41;

Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78.

33

كُلُّ ابْنِ آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ

Her insan hata eder.

Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.

Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30.

34

عَجَبًا لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ وَلَيْس ذَاكَ لأحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِنِ: إِنْ أصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَـكَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ وَإِنْ أصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَـكَانَ خَيْرًا لَهُ

Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.

Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61.

35

مَنْ غَشَّـنَا فَلَيْس مِنَّا

Bizi aldatan bizden değildir.

Müslim, Îmân, 164.

36

لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ نَمَّامٌ

Söz taşıyanlar (cezalarını çekmeden ya da affedilmedikçe)

cennete giremezler.

Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79.

37

أعْطُوا الأجِيرَ أجْرَهُ قَبْلَ أنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ

İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz.

İbn Mâce, Ruhûn, 4.

38

مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا أوْ يَزْرَعُ زَرْعًا فَيَـأكُلُ مِنْهُ

طَيْرٌ أوْ إِنْسَانٌ أوْ بَهِيمَةٌ إِلاَّ كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌ

Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.

Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10.

39

إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ

وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ ألاَ وَهِيَ الْقَلْبُ

İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.

Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.

40

اِتَّقُوا اللَّهَ رَبَّـكُمْ وَصَلُّوا خَمْسَـكُمْ وَصُومُوا شَهْرَكُمْ وَأدُّوا زَكَاةَ أمْوَالِكُمْ وَأطِيعُوا ذَاأمْرِكُمْ تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّـكُمْ

Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. (Böylelikle) Rabbinizin cennetine girersiniz.

Tirmizî, Cum’a, 80.

KAYNAK


23 Ekim 2008 Perşembe

Türk insanının ilaç kullanımı



Üzülerek söyleyebilirim; insanlarımızda sorumsuzca ve şuursuzca bir ilaç kullanımı var. Komşu tavsiyeleriyle, dost tavsiyeleriyle hatır için ilaç kullananları dahi gördük. Bana bu ilacı falanca verdi, içmezsem veya kullanmazsam ayıp olur kültürü egemen. Hatır gönül kırmayan insanlarız ya.
Eş, dost, komşular, genelde bir çoğu diplomasız doktorlarıdır toplumumuzun. Çoğu kez onların tavsiyesiyle hekime gideriz veya gitmeyiz. İlaç kullanırız veya kullanmayız. Herhangi bir kan tetkiki yaptırır veya yaptırmayız.
Hastanelerimizde ve kliniklerimizde hekimin hastaya ayırdığı süre bellidir sağlık sistemimizde. Şayet poliklinik kuyruğunda 70-80 kişi varsa hekim olarak toplam günlük çalışmanızda bu hastaların sorularına ve sorunlarına cevap vermek zorundasınızdır.

Sadece ve sadece hastaların şikâyetlerini dinleyip buna göre ilaç yazmak ilaç sektörünü mutlu eder. Fakat hastanın sorunlarını çözmekte bu yaklaşım eksiktir, hatalıdır. Sağlık politikalarınız olarak da; hastalara doktorlarınızın ayırdığı kısa süre, bir de bunun dışında şu kadar tetkik ancak yaptırabilirsiniz derseniz, hekimlerin de elini kolunu bağlarsınız.
Devlet olarak bir idrar tahliline 1 YTL ancak verebiliyorsanız, İstanbul’da veya diğer büyük şehirlerde 1 YTL’ye umumi tuvaletlere gidilebiliyor mu diye kendi kendinize sormanız gerekmez mi?
Sağlık sisteminin sadece paraya endekslenmesi de hastalarla ilgili bu sorunları çözmez. Mesela Amerika’da fert başına düşen sağlık harcaması yılda 6 bin dolar. Küba’da ise bunun 30’da biri, 200 dolar bile değil. Fakat Kübalıların ortalama ömürleri Amerikalılardan uzun.
Demek ki sağlıkta harcanan paranın da doğru yere gidip veya gitmediğini de politikalarınızla belirlemeniz gerekiyor.

Biz çok zengin bir ülke değiliz. Bazı bölgelerimizde fert başına düşen milli gelir, yılda 300- 400 dolar bile değil. Bu insanların beslenmesindeki eksiklikleri de göz önüne alırsanız sosyal şartlarına, yeterli besin alamamalarına bağlı ortaya çıkacak sağlık sorunları da beraberinde gelir. Fakat tanrı orada da adaletini uygulamaktadır. Yeterli beslenemeyenlerde bu eksikliklere bağlı hastalıklar, enfeksiyon, tüberküloz, açlık nedenleriyle ölümler oluşuyorsa, aşırı beslenenlerde de aşırı beslenmeye bağlı hastalıklar ve ölümler oluşur (diyabet, obezite, kalp hastalıkları vb.). Tanrı burada da insan ömrüyle ilgili dengelerini kurar.

Biz toplum olarak ilaç kullanımı konusunda çok bilinçsiz, çok bonkörüz. Aman ekmeksiz ev olsun, fakat ilaçsız ev olmasın. Yalnız ilaç karın doyurmuyor çoğu kez de zararlı oluyor. Sorumluluk taşıyan hekimler olarak da bu bilinci halkımıza vermek bizlerin görevi.
Asgari ücret veya onun altındaki gelir düzeyindeki insanlarımızın evlerinin bir köşesini ilaçlar süsler. Ekmeksiz ev vardır, fakat ilaçsız ev asla.
Böyle çarpıklıkların yaşandığı yerdir ülkemiz. Hafif bir ağrıda hemen bir ağrı kesici, hafif bir ateş yükselmesinde hemen antibiyotik, mide biraz ekşidi; hemen ilaç, öksürük tuttu; hemen ilaç. Bu bilinçsiz davranışlarınız gelecekteki hangi sağlık sorunlarınızın tetikleyicisi, hangi sağlık sorunlarınızdaki fırtınaların habercisi, hangi sağlıksız günlerinizin ön hazırlığı?
Hasta, tuzsuz yemeği ve doğru beslenmeyi seçmiyor da tansiyon ilacını seçiyor. Neden? Çünkü kolayına o geliyor. İnsan aldığı gıdalara dikkat etmiyor da tüm hayatı boyunca kullanacağı kolesterol ilaçlarını seçiyor.
Sözde bilim kurullarının yayınladığı, tansiyon ve kolesterol düzeyleri de giderek düşüyor. Nedeni, ilaç kullanan sayısını yani müşteri sayısını artırmak. Dünyada bu konuda büyük bir çaba ve harcama var. Dünya ekonomisinde sağlık üçüncü sırada. Bu sektörde de piyasa kuralları egemen.

Bu sektörün oyuncağı olmak durumunda değilsiniz. Halkımıza bu bilinci vermek sorumluluğu da bu ülkenin hekimlerine düşer. Çünkü insan sağlığı, ilaç endüstrisinin veya sağlıkla ilgili diğer teknolojileri üreten şirketlerin eline bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.
Bizim gibi ülkelerde yaşayan ve görev yapan hekimlerin ve aydınların da halkın bilinçlenmesine katkıda bulunmaları birincil görevleridir.
Neden bizi cazip ülke görüyorlar dünya ilaç piyasasının Araştırma Geliştirme (AR-GE) konusundaki çalışmalarında? Dünyadaki 90 milyar dolar’lık araştırma geliştirme pazarından pay vermek istiyorlar. Herhalde bizi çok seviyorlar.
Ayrıca altı milyar dolarlık Türkiye’deki ilaç pazarının önümüzdeki birkaç yıl içinde 10 milyar dolara çıkacağından bahsediyorlar. Acaba nüfusumuz o kadar hızlı mı artıyor? Neden bizi bilgisayar teknolojileriyle ilgili yatırımlarda cazip görmüyorlar? Neden bizi nanoteknolojinin merkezi yapmak, bu konudaki araştırma ve geliştirme merkezi olarak cazip ülke görmüyorlar?
Nedeni açık. İlaçla ilgili araştırmaların yapılacağı yer, ucuz insanların yaşadığı ülkelerdir. Afrika, Çin, Hindistan, Pakistan, Türkiye vb.
Bu konuda da çağımız gelişmiş ülkelerine sorularımız olacaktır.
“Neden biz?”
Cevaplarımız da hazırdır.
“Hayrola!”
“Bize karşı bu sevgiye ve ilgiye teşekkür ederiz. Sizlere minnettarız, çok şeyin de artık farkındayız.”
“Ucuz insanlar ülkesi de değiliz. İyiliğinizin üstü kalsın.”KAYNAK

14 Ekim 2008 Salı

PC'nizdeki Online Tehlikeler Ve Tehditler



İnternetin modern sahtekârları sizi dolandırmak, verilerinizi çalmak veya PC'nize zarar vermek için vakit kolluyor.
Bilgisayarlarımızda, hiçbir yerde saklamadığımız kadar fazla kişisel bilgi saklıyoruz. Buna rağmen gereken önlemleri almadıysanız becerikli bir hacker'ın bu bilgileri çalması hiç de zor değil. Oysaki değerli bilgilerinizi korumak için bir güvenlik uzmanı olmak zorunda değilsiniz.

Bugün kullanılan online dolandırıcılık yöntemlerinden bazıları bütçenizi ciddi biçimde sarsabilir, banka hesabınızı boşaltabilir veya kimlik bilgilerinizin hırsızlara satılmasına sebep olabilir. Kendinizi bazı tehlikelerden korumak için güdüleriniz yeterli olabilir. Ama bazı güvenlik sorunlarıyla başa çıkabilmek için biraz PC ve internet bilgisine de sahip olmanız gerekiyor. Bu yazımızda, internetten gelen 10 farklı tehlike üzerinde duracağız ve bunlardan nasıl korunabileceğinizi açıklayacağız.

1. Phishing


Phishing'in bu yıl içinde ülkemizde büyük bir patlama yaptığı ve çoğu internet bankacılığı kullanıcısının hala bu tuzağa düştüğü su götürmez bir gerçek. Phishing (balık avlama) yönteminin prensibi, sizi bir şekilde kandırarak banka hesap bilgilerinizi kendi elinizle dolandırıcıya vermenizi sağlamak. ‘Oltaya takılırsanız' dolandırıcı çok kısa bir sürede hesabınızı boşaltabiliyor veya yüklü faturalarla karşılaşmanıza sebep olabiliyor.

Phishing saldırısı genelde bankanızdan gönderilmiş gibi görünen bir e-postayı almanızla başlar. Bu e-postalarda bankanın kullandığı e-posta formatı kullanılır ve ilk bakışta oldukça inandırıcı görünür. E-posta mesajında, herhangi bir sebepten dolayı hesap bilgilerinizi doğrulamanız gerektiği belirtilir ve bu amaçla bir form doldurmanız istenir. Oysa e-postadaki linke tıkladığınızda açılan web sayfası bankanıza ait değil, dolandırıcı tarafından hazırlanmış sahte bir sayfadır. Forma girdiğiniz kişisel veriler ve kredi kartı bilgileri de anında dolandırıcının e-posta adresine gönderilir.

Phishing yönteminden korunmak için biraz sağduyulu davranmanız yeterli. Öncelikle, bankanızın hiçbir zaman e-posta yoluyla bilgi talebinde bulunmayacağını bilmelisiniz. Böyle bir e-postayı banka dışında bir şirketten aldıysanız, e-postadaki linki dikkatle inceleyin. Şirketin resmi web adresi yerine farklı bir adres görüyorsanız, özellikle bu adres çeşitli rakamlardan oluşuyorsa kesinlikle tıklamayın. E-postadaki yazım ve noktalama hataları da size önemli bir ipucu verebilir. Türkçe bilgisi genelde ilkokul düzeyinde olan dolandırıcıların yazdığı mesajlarda çok fazla imla hatası bulunduğunu görüyoruz. Bu sahte e-postaları resmi ve hatasız bir üsluptan ayırt etmekte fazla zorlanmayacaksınız.

2. 4-1-9 yöntemi


4-1-9 yönteminin orijinali Nijerya'dan türemiştir. Bu dolandırıcılık yönteminde, eline büyük miktarda para geçecek olan birisi, işlem masraflarını karşılayamadığı için parayı teslim alamamaktadır. Bizim karşılaştığımız örneklerin bazılarında dolandırıcıya dedesinden miras kalıyor, bazısı altın madeni keşfediyor, bazılarına da piyangodan büyük ikramiye çıkıyordu. Bu kişilerin banka masraflarını karşılamayı kabul edip parayı gönderirseniz, kendilerinden bir daha asla haber alamazsınız.

Bu yöntemin güncel bir türevi de Avrupa Lotosu veya Uluslar Arası Loto'yu konu alıyor. Size gönderilen e-postada, Amsterdam'da yapılan çekilişte adınızın çıktığından ve büyük bir ikramiye kazandığınızdan bahsediliyor. Parayı almak için yapmanız gereken tek şey vergisini ve diğer masraflarını karşılamak.

Bu yöntemden korunmanın en basit yolu bu tür e-postaları görür görmez silmek. Hiç kimse size boş yere para vermez ve katılmadığınız bir çekilişi kazanamazsınız. Para hırsına yenik düşmeniz büyük bir aptallık olacaktır.

3. Kara para aklama

Böyle bir şeye alet olmayı hiç düşünmemiştiniz, değil mi? Oysa dolandırıcılar bazen o kadar profesyonelce çalışıyor ki böyle bir amaca hizmet ettiğinizi bile anlayamıyorsunuz. Sahtekarlıkla elde edilen paranın tespit edilememesi için bazen el değiştirmesi gerekir. İnternetin bu konuda da rahatlık sağladığını itiraf etmeliyiz. Genel olarak, dolandırıcı herhangi bir ikinci el alışveriş sitesinden (bu yöntemde eBay sıkça kullanılıyor) veya web'deki bir ilana tıklayarak bir ürünü satın almanızı ister. Dolandırıcı, ürünün gerçek fiyatının çok daha üstünde bir teklif sunar ve alacağınız paranın bir kısmını borçlu olduğu bir arkadaşına transfer etmenizi rica eder. Tabii size de emeğinizin karşılığı olarak küçük bir miktar teklif edilir.

Teklifi kabul ederseniz büyük ihtimalle paranızı alırsınız ama aynı zamanda adınız arananlar listesine girebilir. Kara para aklama ciddi bir suçtur ve hapis cezasıyla bile sonuçlanabilir. Canınızın yanmasını istemiyorsanız bu tür tekliflerden uzak durun.

Bedava iPod!


Bedava ürün vaat eden saadet zincirleri sizi cebinizdeki paradan da edebilir.‘Bedava iPod' örneğin en bilinen örnek olmasına rağmen, saadet zincirlerinin bedava televizyon, LCD monitör ya da başka bir ürün sunan varyasyonlarıyla da karşılaşabilirsiniz. Küçük boyutları ve büyük kapasitesiyle oldukça çekici bir MP3 çalar olan iPod'a bedava veya 20 USD karşılığında sahip olmak, ilk başka herkese çekici görünür. Bu tarz teklifler genelde ne idiği belirsiz siteler veya spam yoluyla size ulaşır. Aslında satın aldığınız şey ürünün kendisi değil sadece bilgidir. Herhangi bir belgeyi satmanıza kimse engel olamaz, değil mi?

Online saadet zincirlerinin ilk örnekleri biraz daha farklı şekilde işliyordu: ‘Yerinizden kalkmadan zengin olabilirsiniz! Ayrıntılı açıklamaların bulunduğu e-kitabı edinmek için hemen 20 YTL gönderin.' gibi açıklamalar içeren bir web sitesiyle karşılaşıyordunuz. Bu miktarın size bir şey kaybettirmeyeceğini düşünerek parayı gönderirseniz, alacağınız e-kitapta temel web tasarım bilgileriyle birlikte şu yazıyordu: ‘Hemen bir web sitesi hazırlayın ve 20 YTL karşılığında bu e-kitabı satmaya başlayın.'

‘Bedava iPod' yöntemi biraz daha karmaşık olmasına rağmen temel mantığı aynı. Genelde, bir siteye üye olduktan sonra size verilen linkle 5-10 arkadaşınızı daha üye yapmanız gerekiyor. Zincir, arkadaşlarınızın toplayacağı yeni üyelerle devam ediyor. Teoride, belli bir sayıda üye kazandırdığınızda bedava iPod'a sahip olacağınız belirtiliyor ama bu sayıya ulaşanlar çok az olduğu için, organizatörün kar marjı çok yüksek oluyor. Buna rağmen iPod'unuz gönderilirse çok şanslısınız! Çünkü dolandırıcılar yeterince kar elde ettikten sonra genelde ortadan kaybolmayı tercih ediyor.

4. Truva atları


Trojan'lar (Truva atları) genelde kullanışlı bir yazılımmış gibi sunulan zararlı programlardır. Virüslü bir dosyayı çalıştırdığınızda rasgele yayınlan virüslerin aksine trojan'ları bilinçli olarak kurarsınız; tabii o sırada programın yan etkilerinin farkında değilsinizdir. Yunan mitolojisinde Truva'yı içten fethetmek için kullanılan tahta Truva atını hepimiz biliriz. İşte bu Truva atlarının da çalışma mantığı aynıdır. Bir trojan belki sizi uyurken öldüremez ama PC'nizin tüm güvenlik kalkanlarını kapatarak hacker'ların kolayca verilerinize erişmesin sağlayabilir. Sistem dosyalarını değiştirerek veya silerek sisteminize zarar da verebilir. Sisteminizde trojan taraması yapmak ve var olanlardan kurtulmak için www.simplysup.com adresine girin ve Trojan Remover programının 30 günlük deneme sürümünü indirin.

Trojan Remover'ı kurup çalıştırdıktan sonra Scan'e tıklayın. Program, Kayıt Defteri'ni ve etkin işlemleri trojan etkinliklerine karşı inceler. Daha sonra, anti virüs yazılımlarına benzer bir şekilde veritabanındaki trojan imzalarının sisteminizde bulunup bulunmadığını araştırır. Tarama süreci ilerledikçe bu adımları ekranda görebilirsiniz. Tarama işlemi bittiğinde sistemde bulunan trojan sayısı görüntülenecek ve temizlik önerileri sunulacaktır. View log'a tıklayarak ayrıntılı sonuçları da görebilirsiniz.

Trojan Remover'ın ana penceresindeki Malware Reference Database'e (kitaplık simgesi) tıklayarak bilinen trojan'lar hakkında bilgi alabilir, nasıl çalıştıklarını öğrenebilirsiniz. Belli aralıklarla Utilities > Check online for updates komutunu kullanarak Trojan Remover'ı güncellemeyi de unutmamalısınız.

5. Spyware


Spyware'ler gerçek birer baş belasıdır. Dikkatli olmazsanız kurmak istediğiniz bir programla birlikte veya web sitelerindeki ActiveX denetimleri aracılığıyla gizlice kurulabilirler. Sisteminize yerleşen bir spyware rasgele reklam pencereleri açarak sinirlerinizi bozmakla birlikte, sörf alışkanlıklarınızı sürekli olarak yapımcısına aktaracağı için bilgisayarınızı da yavaşlatacaktır.

Spyware'ler virüslerden daha fazla zaman ve verimlilik kaybına sebep olur. İnternet bağlantınızı yavaşlatırlar ve sizi istemediğiniz siteleri ziyaret etmek zorunda bırakabilirler. Hızla gelişen spyware'lerden korunmak için sisteminizde mutlaka bir anti-spyware yazılımı kurulu bulunmalıdır. Spybot S&D (www.safer-networking.org) ve Ad-Aware SE (www.lavasoft.com) bu konuda iki başarılı ve ücretsiz alternatif. Microsoft AntiSpyware'in (www.microsoft.com/athome/security/spyware/software/) de bu konuda ciddi bir atak yaptığını belirtmeliyiz.

Bu programlar anti virüs yazılımlarına benzer şekilde çalışırlar; PC'nizdeki dosyaları, programın veritabanındaki imzalarda karşılaştırarak bilinen spware'leri tespit ederler. Güvenliğinizi korumak için bu programların veritabanını sık sık güncellemeniz gerekir.

Spybot'u Türkçe olarak kullanmak için ilk olarak Language menüsünden Türkçe'yi seçin. Artık ‘Bul & Yoket' düğmesine tıklayıp ‘Problemleri ara'yı seçerek spyware taramasını başlatabilirsiniz. Herhangi bir spyware tespit edilirse, öğeyi işaretledikten sonra ‘Seçili hataları düzelt'e tıklamanız gerekir. Spybot'un Bağışıklama menüsünü kullanarak PC'nizi ileride oluşabilecek spyware tehditlerine karşı da koruyabilirsiniz.

6. Dialer


Dialer'lar (numara çevirici), modeminizi kullanarak sizin izniniz olmadan telefon görüşmesi yapmak üzere tasarlanmış programlardır. Aranan telefon numarası genelde yurt dışındadır ve size çok yüklü telefon faturalarına sebep olurken dialer üreticisinin de kar etmesini sağlar. Tabii numarayı arayabilmek için, üreticinin öncelikle sizi kandırarak modemini kontrol eden bir programı size yükletmesi gerekir.

Dialer'lar ziyaret ettiğiniz bir web sitesi tarafından ‘otomatik indirme' yöntemiyle yüklenebileceği gibi, kullanıcı tarafından elle de yüklenebilir. Dialer dolandırıcılığının en çok pornografik sitelerce kullanıldığını belirtmeliyiz. Bu tür bir siteye hızlı erişim için ‘anahtar program' indirmeniz istenirse veya kredi kartı yerine böyle bir ödeme yöntemi sunulursa hemen o siteden uzaklaşın. Aksi halde milyarlık telefon faturalarıyla karşılaşabilirsiniz.

Geniş bant internet (örneğin ADSL) kullanıcıları dialer'lardan etkilenmezler. Dialer'lar sadece telefon hattı modemine bağlı olan çevirmeli bağlantı kullanıcıları için tehlikelidir. Tabii dialer'ın telefon hattınızı kullanamaması, istenmeyen reklam pencereleri açmasına ve sistem performansınızı düşürmesine engel değil. Bu yüzden geniş bant kullanıcı olsanız da dialer'ları sisteminizden kaldırmalısınız. Güncel ve kaliteli bir spyware temizleme programı çoğu dialer'ın da üstesinden gelebilir. Anti spyware yazılımınızla tarama yaptıktan sonra emin olmak için Trojan Remover'la bir tarama daha yapmanızı öneririz.

7. Tarayıcıyı ele geçirme


Zararlı bir yazılım tarafından ana sayfanızın, arama sayfanızın ve diğer tarayıcı ayarlarının zorla değiştirilerek reklam sitelerine yönlendirilmesine ‘web tarayıcısını ele geçirme (browser hijacking)' diyoruz. Şanslıysanız, sadece internet seçeneklerinizi değiştirerek bu problemi çözebilirsiniz. Fakat tarayıcıyı ele geçiren yazılımların çoğu oldukça gelişmiştir ve tarayıcınızı kurtarmak için Kayıt Defteri'nde değişiklikler yapmanız, bazı dosyaları silmeniz veya değiştirmeniz gerekir. Ele geçirme yazılımları genelde spyware'lere benzer şekilde kurulurlar. Çoğu internet kullanıcısının stres kaynağı olan bu illetten kurtulmak mümkün olmasına rağmen biraz zordur. Yani en iyi çözüm, temizlik aşamasına hiç gelmemek için önlem almak olacaktır.

Ele geçirme saldırılarına karşı alabileceğiniz en basit önlem, web tarayıcısı olarak Internet Explorer kullanmamak olacaktır. Bilinen tüm hijacking yöntemleri Internet Explorer'ı hedef aldığı için, bu tarayıcı kullanmaktan vazgeçerseniz tüm sorunlardan kurtulmuş olursunuz.

Piyasada birkaç farklı web tarayıcı bulmam mümkün ama bizim tavsiyemiz, ücretsiz ve üstün kaliteli Mozilla Firefox (www.getfirefox.com) olacaktır. Firefox'un kullanım özellikleri Internet Explorer'a benzediği gibi var olan ayarlarınızı da kolayca aktarabilirsiniz. Tabii IE daha önceden ele geçirilmişse ve kurtaramadıysanız ayarları transfer etmenizi önermeyiz.

Varsayılan tarayıcı olarak kullanmasanız bile Windows Update ve bazı sitelere girebilmek için Internet Explorer'ı kullanmanız gerekir. Bu nedenle ele geçirilmiş tarayıcınızı kurtarma ihtiyacı duyabilirsiniz. Internet seçenekleri'ni düzenlemek ve Sistem Geri Yükleme'yi kullanmak işe yaramıyorsa öncelikle Ad-Aware, Spybot ve Microsoft AntiSpyware ile sisteminizi taramanızı öneririz. Anti spyware yazılımları bazı sorunların üstesinden gelebilmektedir. Bu yolla da problemi çözemezseniz HijackThis'i kullanmanız gerekir. Programı www.tomcoyote.org/hjt/ adresinden ücreti olarak indirebilir ve aynı sitede kullanımla ilgili detaylı bilgilere de ulaşabilirsiniz.

8. Kablosuz ağ korsanlığı


Kablosuz ağ ürünlerinin fiyatları hızla düşerken kablosuz ağlar da yaygınlık kazanmaya devam ediyor. Kablolama ihtiyacı olmadığı için hızlıca kurulabilen bu ağlar neredeyse kablolu ağlarla eşit performans sunuyor. Kablosuz ağlar hem ev hem de ofis kullanımı için uygun. Tabii güvensiz kablosuz ağların, hacker'ların hayallerini süslediğini unutmamak gerek. Hacker'lar ağınızın kapsama alanında bulunduğu sürece ağ kaynaklarınızı sömürebilir, hatta verilerinizi ele geçirebilirler.

En basit senaryodan örnek vermek gerekirse; komşunuz, güvensiz ağınızda paylaştırılmış internet bağlantısını ücretsiz olarak sömürebilir. Paylaşmaktan hoşlanıyorsanız bu durum sizi rahatsız etmeyebilir ama bağlantınızı kullanan kişi yasadışı bir etkinlikte bulunduğunda, bundan sizin sorumlu olacağınızı hatırlatmamız gerek.

Kablosuz ağların güvenliğini sağlamak hiç de zor değildir: Tüm kablosuz ağ ürünlerinize bir güvenlik anahtarı atamanız yeterli olacaktır. Bunun için aygıtlarla birlikte gelen yazılımı kullanabilir veya Windows XP SP2 kullanıyorsanız Kablosuz Ağ Kur Sihirbazı'ndan da yararlanabilirsiniz. Başlat > Programlar > Donatılar > İletişim > Kablosuz Ağ Kur Sihirbazı yolunu kullanarak sihirbazı çalıştırdıktan sonra İleri'ye tıklayın. Bir ağ adı (SSID) girin ve Windows'un otomatik olarak bir ağ anahtarı oluşturmasını seçin. WEP şifrelemesinin kırılması nispeten kolaydır. Bu nedenle daha kuvvetli bir şifreleme için ‘WPA şifrelemesini kullan' seçeneğini işaretlemelisiniz.

Bundan sonra ayarları diğer PC'lere aktarmanız gerekecektir. Ayarları yazdırıp transfer işlemini elle yapabilir veya bir USB parmak bellek kullanarak işlemi kolaylaştırabilirsiniz. USB belleğe sahipseniz, çıkarılabilir sürücünüzün harfini seçtikten sonra ayarları kaydetmek için İleri'ye tıklayın. Şimdi USB belleği ağdaki her bir bilgisayara takarak, ayarların yüklenmesi için 30 saniye kadar beklemeniz yeterlidir.

9. Windows açıkları


Exploit adı verilen programcıklar, işletim sistemindeki bir açıktan veya bir programdaki hatadan yararlanarak o PC'ye erişmek veya hasar vermek için tasarlanırlar. Şu ana dek en fazla hasar meydana getiren Windows exploit'i Blaster solucanı olmuştur. Microsoft bu solucanın kullandığı açığı kapatan bir yama çıkarmış olmasına rağmen, hala güvenlik güncellemelerini yapmayan kişilerin bu solucandan etkilendiğini görüyoruz.

Bizce asıl sorun yamaların geç yayınlanması değil, güncellemenin zamanında yapılmaması. Örneğin LoveSan virüsü, 823890 numaralı güvenlik güncelleştirmesi yayınlandıktan üç hafta sonra ortaya çıkmasına rağmen hala güncellenmemiş bilgisayarlar arasında hızla yayıldı ve dünya çapında önemli hasarlara yol açtı.

İnternete bağlanıldığında bilgisayarın yeniden başlamasına sebep olan Blaster solucanının yazarı büyük ihtimalle Microsoft'un destek sitesini takip ediyordu. Microsoft'un yeni çıkan yamalarla ilgili duyuruları, becerikli bir programcının açıktan yararlanmasına yetecek kadar bilgi sağlamaktadır.

Buradan çıkarılması gereken ders şu: Güncellemeleri mutlaka zamanında yapmalısınız. Yapmazsanız, bilgilerinizin çalınmasının ya da bilgisayarınızın zarar görmesinin tek sorumlusu siz olursunuz.

Neyse ki tüm bu exploit'lerden dersini alan Microsoft, Windows XP SP2'de kullanıcılara yeni güncelleştirmeleri hatırlatan Otomatik Güncelleştirmeler özelliğini tanıttı. Ayrıca Microsoft'un yeni güvenlik politikasını da dikkate almak gerek. Artık Microsoft, Windows'un tek başına güvenli olmadığını kabul ediyor ve kullanıcıların bir güvenlik duvarı (firewall) yazılımı çalıştırmasını, Windows Update üzerinden sistemi sık sık güncellemesini ve bir anti virüs programı kullanmasını tavsiye ediyor.

Windows güncelleştirmelerini mutlaka takip etmelisiniz. Çünkü virüs yazarlarının artık Microsoft güvenlik duyurularından ilham aldığı bilinen bir gerçek. Sadece Otomatik Güncelleştirmeler'e güvenmek yerine her hafta Windows Update sitesinde yapacağınız bir tarama da yararlı olacaktır. Windows'un standart güvenlik duvarı sizi solucan saldırılarından koruyacaktır. Fakat biz, hem gelen hem de giden trafiği denetleyebilen, üçüncü parti bir güvenlik duvarı yazılımı kullanmanızı öneririz.

10. Otomatik tamamlama ve kaydedilmiş şifreler


Internet Explorer'ın ‘otomatik tamamla' özelliği, daha önce ziyaret ettiğiniz web adreslerine ilk birkaç karakterini yazarak yeniden ulaşabilmenize olanak tanır. Aynı özellik web sayfalarındaki formların tamamlanması için de kullanılır. Bu özelliğin dezavantajı, sörf alışkanlıklarınızın takip edilebileceği bir iz bırakması ve görülmesini istemediğiniz kişisel bilgilerinize erişimi olanaklı kılmasıdır.

Tarayıcı önbelleği, geçmişi ve otomatik tamamlama özelliği daha kolay ve daha hızlı sörf yapabilmeniz için tasarlanmıştır. Buna rağmen, PC'nizi başkalarıyla paylaşıyorsanız şifrelerinizin kaydedilmesini istemezsiniz. Tabii PC'nizin çalınması durumunu da göze almak gerekir. Kaydedilmiş şifrelerinizin hırsıza hangi online kaynakların kapısını açacağını düşündünüz mü? Biz güvenliğiniz için mevcut otomatik tamamlama kayıtlarını temizlemenizi ve gelecekte de kayıt tutmamanızı tavsiye ediyoruz.

Internet Explorer'da Araçlar > Internet Seçenekleri > İçerik > Otomatik Tamamla'ya tıklayın. Otomatik Tamamla'nın kullanıldığı öğelerdeki işaretleri kaldırın. Mevcut kayıtları temizlemek için Formları Temizle ve Parolaları Temizle düğmelerine tıklayın.

Mozilla Firefox bu konuda çok daha güvenlidir; bir ana parola belirleyerek, bu parolayı bilmeyen kişilerin diğer şifrelere ulaşmasını engelleyebilirsiniz. Bu özelliğe Araçlar > Seçenekler > Gizlilik > Kayıtlı parolalar bölümünden ulaşabilirsiniz.

Şifre yönetimi için kendinize has bir strateji belirlemeniz yararlı olacaktır. Şifrelerinizi rakam, büyük harf ve küçük harflerin karışımından oluşturmanızı ve en az 6 karakter olmalarını tavsiye ederiz. Adınız, doğum tarihiniz gibi bilgileri kesinlikle şifre olarak kullanmamalısınız; bunlar kolaylıkla tahmin edilebilir. Şifrelerinizi güvendiğiniz kişilere dahi e-posta veya mesajlaşma yazılımlarıyla göndermemelisiniz. Kırılma ihtimaline karşı şifrelerini birkaç ay da bir değiştirmeniz de faydalıdır. Her site için aynı şifreyi kullanmanız da gayet zararlıdır. Böylece tek bir şifrenizi ele geçiren kişi, üyesi olduğunuz her şeyden faydalanabilir. Bu nedenle farklı siteler için farklı şifreler belirlemeniz yararlı olacaktır.KAYNAK

4 Ekim 2008 Cumartesi

ÖLÜ; YAŞADIĞI HALDE ÖLEN KİŞİDİR.

Bir yoksul borçlanmış, civar memleketlerden kalkıp Tebriz’e gelmişti. Dokuz bin altın borcu vardı. O vakit de Tebriz’de Bedrettin Ömer, muhtesipti.
Bu öyle bir erdi ki gönlü adeta bir denizdi. Her kılı bir Hatem kesilmişti. Hatem, dünyada olsa ona yoksul olur, önüne baş kor, ayağına toprak olmayı canına minnet bilirdi. Birisine bir deniz dolusu iyi su verse o vergisinden utanırdı. Bir zerreyi doğu güneşi haline getirse bu ihsanı bile kendisine layık görmezdi.

O garip, muhtesipten bir kerem umarak gelmişti. Çünkü o, gariplere bir dost, bir hısım olmuştu adeta. O garip kişi de adeta onun kapısına kapılanmış, ihsanını umarak tekrar borç vermeye başlamıştı. O kerem sahibine güvenerek, onun vergilerini umarak borçlanmaktaydı. O ümitle bir hayli borca girmede, o huyu kerem ve ihsandan ibaret olan zatın lütuf denizine dayanarak şundan bundan borç almaktaydı.

Borç verenlerin suratları asılıyor, o ise o ululuklar, keremler bahçesinin lütfuna güvenerek gül gibi gülüyordu. Birisinin sırtı, Arab’ın güneşinden kızışırsa artık ona Ebuleheb’in kızgınlığından ne gam?

Bir adam bulutla sözleşti mi sakaların suyuna muhtaç olur mu artık? Tanrı elini bilen büyücüler, bu ele, bu ayağa el, ayak derler mi hiç? Aslana güvenen tilki, yumruğu ile kaplanların bile kellesini kırar.

Cafer, tek başına bir keleyi zapt etti. Kale, onun sonsuz ve kurumuş dudağına bir yudumcuk suydu. Bir tek atlı, yürümüş, kaleye kadar gelmiş, savaşa hazırlanmıştı. Kaledekiler ürküp kapıyı kapattılar. Kimsede karşı duracak cüret yoktu. Gemidekilerin ne hadleri vardı ki timsaha karşı koysunlar.

Padişah, vezire yüz çevirip “Seninle danışıyorum, böyle bir zamanda ne çare var, ne yapalım?” dedi.

Vezir dedi ki: Kibri, hileyi bırakıp eline bir kılıç al, boynuna bir kefen at, huzuruna git. Padişah peki ama dedi, bu tek bir kişi değil mi? Vezir, doğru, fakat onun tek oluşunu görüp de bunu ehemmiyetsiz bulma. Gözünü aç, kaleye dikkat et. Önünde cıva gibi titreyip durmada. O ise eyerin üstüne öyle bir oturmuş ki sanki doğudakiler de onunla berabermiş, batıdakiler de. Hiçbir şeye aldırmıyor. Birkaç fedai, ona saldırdı; kendilerini onun önüne attılar. Fakat hepsini de gürzüyle öldürdü. Hepsi de onun atının ayakları altına baş aşağı düştüler.

Tanrı kudreti, ona öyle bir ordu vermiş ki tek başına bir ümmete saldırıyor. Gözüm, o eri görünce sayı çokluğu gözümden düştü. Yıldızlar çoksa da güneş birdir ve bütün yıldızlar da onun önünde darmadağın olur, görünmezler.

Binlerce fare baş kaldırsa kedi, ne korkar, ne çekinir. Nasıl olur da fareler, toplanıp kedinin karşına çıkarlar? Onlarda böyle bir yürek yoktur ki. Topluluk, suret bakımından olursa beyhudedir. Kendine gel de Tanrıdan mana topluluğu iste. Topluluk, bedenlerin çokluğundan meydana gelmez. Cismi de isim gibi yel üstünde durur bir şey bil.

Farelerin yüreklerinde topluluk kudreti olsaydı kızarlar, gayrete gelirlerdi de birkaç tanesi bar araya gelir; fedai gibi aman vermeden kediye saldırırdı. Bir tanesi gözünü ısırır, oyar, öbürü kulağını dişleyip yırtar, bir başkası yanını delerdi. Kedi bu topluluktan kurtulamazdı.

Fakat farede topluluk için yürek yoktur. Kedinin sesini duydu mu aklı başından gider. Hilebaz kedinin önünde kuruyup kalır. İsterse farenin sayısı yüz bin olsun ne çıkar?

Koyun sürüsü çok olmuş kasaba ne gam? Akıl çokluğu uykuyu def edebilir mi? Mülkün sahibi Tanrıdır. Topluluğu o verir, bu yüreği o ihsan ederde aslan, yaban sığırı sürüsüne atılır. On çatallı boynuzları olan yüz binlerce yiğit geyik aslanın saldırışına karşı, adeta yok olur.

Mülkün sahibi O’dur. Bir Yusuf’a güzellik saltanatını verir de onu ak buluttan yağan latif yağmura döndürür. Bir yüze bir yıldız parlaklığı ihsan ederde koca bir padişah bir kızın kölesi kesilir. Bir başkasının yüzüne kendi nurunu verir, o adam, gece yarısı her iyiyi her kötüyü görür.

Yusuf’la Musa, Tanrı nuruna sahip oldular, yüzlerinde, gönüllerinde o nur parladı. Musa’nın yüzü, öyle bir nur saçtı ki nihayet yüzüne bir nikap tutunmaya mecbur oldu. Yüzünün nuru adeta hücum eden yılanın gözünü zümrüt nasıl alırsa gözleri öyle almaktaydı. Musa o kuvvetli nuru örtmek üzere Tanrıdan nikap istedi.

Tanrı da o nikabı, yürü, var, kiliminden yap. Çünkü o, emniyet sahibi bir arifin elbisesidir. O elbise Tanrı nurundan bir sabra nail olmuştur, dokumasında can nuru vardır. Böyle bir hırkadan başka bir şeyle korunamazsın. Nurumuza, ondan başka hiçbir şey tahammül edemez. Kafdağı bile o nura mani olmaya kalkışsa o nur, Kafdağı’nı da Tur gibi parçalar dedi.

Erlerin bedenlerine Tanrı kudretinin yüceliği öyle bir tahammül vermiştir ki neliksiz niteliksiz Tanrı nuruna dayanırlar. Tur dağının zerresine tahammül etmediği nur, Tanrı kudretiyle bir sırçayı yer eder. Kandil duracak yer ve bir sırça kandil, Kafdağı ile Tur’u paramparça eden nura mekan olur.

Onların bedenlerini kandil konacak yer, gönüllerini de sırça bil. Bu kandilin nuru, arşa da vurur, göklere de. Arşın ve göklerin nuru, bu nura karşı şaşırıp kalır, kuşluk çağındaki yıldız gibi yok olur gider.

Peygamberlerin sonuncusu, bunu hiçbir an zevali olmayan padişahlar padişahından nakletmiştir.

Tanrı demiştir ki: Ben göklere, boşluğa, yüce akıllarla nefislere sığmadım da, konuk gibi vardım, müminin gönlünde keyfiyetsiz, mahiyeti anlaşılmaz bir şekilde yurt tuttum, oraya konuk oldum. Bu gönül vasıtası ile yücelerde bulunanlar da benden padişahlılar, baht ve devletler bulurlar, aşağıda bulunanlar da. Böyle bir ayna olmadıkça güzelliğinden hiçbir şey görünmez, ne yeryüzünde, ne de zaman içinde nurum tecelli etmez. İki aleme de merhamet atını sürdüm de geniş bir ayna düzdüm.

Her an bu aynadan elli düğün halkı doyar. Aynayı işit fakat nasıldır? Sorma. Hasılı Musa’da bu elbiseden nikap yaptı, yüzünü örttü. Çünkü o yay gibi parlak nurun tesirini anlamıştı.

Elbisesinden başka bir şeyden nikap yapsaydı sağlam ve yüce bir dağ olsa, hatta dağdan da sağlam bulunsa yine paramparça olurdu. Tanrı nuru demir duvarlardan bile geçtikten sonra artık nikap ona ne yapabilir? O nikap, hararetli bir arifin coşkunluk zamanındaki hırkasına benziyordu adeta.

Kav, önce yakılır, alıştırılır da ondan sonra ateş alır. O doğru yolu gösteren nurun aşkıyla Safura iki gözünü de yele verdi. Önce bir gözünü kapatıp baktı, Musa’nın gözündeki nuru görünce o gözü uçtu, kör oldu. Ondan sabrı kalmadı, o gözünü de açıp baktı, öbür gözünü de o ayın uğruna harcadı.

Savaş eri de önce yoksulara ekmek verir. Fakat ibadet nuru ona vurdu mu canını bağışlar.

Bir kadın Safura’ya, “O nergis gibi gözlerin elden gitti, acıklanıyor musun?” diye sordu. Safura dedi ki: Yüz binlerce gözüm olsaydı da hepsini feda etseydim. Fakat ne fayda, yok ki! Buna acıklanıyorum. Göz pencerem, ayın nuru ile yıkıldı ama ay, define gibi bu yıkık yeri yurt edindi. Define, artık bu yıkık yurdu, ev mi, dam mı, düşünmeye vakit bırakır mı?

Yusuf sokaktan geçerken yüzünün nuru her evin kafesinden içeri vururdu. Evdekiler, Yusuf bir yere gidiyor yine derlerdi. Köşede bucakta oturanlarda duvarda bir nur gördüler mi Yusuf’un geçtiğini anlarlardı. O tarafa penceresi bulunan ev, Yusuf’un geçişişinden ululanır, şeref bulurdu.

Hadi Yusuf’un geçeceği tarafa bir pencere aç da oraya otur, seyrine bak! Aşık olmak, o yana bir pencere açmaktır. Çünkü gönül, dostun cemali ile aydınlanır. Şu halde daima sevgilinin yüzüne bak. Babacığım, dinle, bu senin elindedir. Gönüllere girmeye yol bul, başkalarını düşünmeyi bırak.

Kimya elinde, deriyi bununla tedavi et de bu sıfatla düşmanları kendine dost edin! Güzelleştin mi o güzele ulaşırsın da o, ruhu kimsesizlikten kurtarır. Onun rutubeti can bahçelerini besler, yetiştirir. Soluğu gamdan ölmüş kişiyi diriltir. Yalnız aşağılık cihan saltanatını vermez, yüz binlerce çeşit, çeşit saltanatlar bağışlar.

Tanrı Yusuf’a güzellik saltanatını bağışlamakla beraber bir de ders vermeden, meşk etmeden rüya yorma saltanatını bağışlamıştı. Güzelliği onu zindana çekti, bilgisi de Zuhal yıldızına dek yüceltti onu.

Bu bilgi ve hüner yüzünden padişah, ona kul oldu. Bilgi padişahlığı, güzellik saltanatından da üstün oldu ve takdir edildi.

O dertlere uğramış garip de borç korkusu ile yola düştü, o esenlik yurduna hareket etti. Tebriz’e gül bahçelerinin yurduna yöneldi. Ve gül bahçesinde sırt üstü yatarak ümit uykusuna dalmıştı.

Şimdi, yüce Tebriz ülkesinden, o saltanat yurdundan parlayıp aydınlanmakta, nura nur katmaktaydı. O erlerin oturduğu bahçeyi görünce canı gülüyor Yusuf’un kokusunu alıyor, vuslat Mısrını duyuyordu.

Dedi ki: Ey deveyi süren, devemi ıhlat, bana yardım geldi, yoksulluğun uçup gitti. Çök ey devem, işler güzelleşti. Şüphe yok ki Tebriz, gönüllerin çöktükleri bir yurttur. Ey devem bahçelerin kenarlarında yayıl. Tebriz, bize ne güzel de bir feyiz yeri ya! Ey deveci develerin yükünü çöz. Burası Tebriz şehri, gül bahçelerinin bulunduğu yer. Bu bağda cennet parlaklığı, cennet güzelliği var. Bu Tebriz’de arş nuru var. Her an Tebrizlilere arşın yücesinden cana canlar katan bir koku gelmededir. O garip, muhtesibin evini arayınca halk dediler ki: O dost, vefat etti. Evvelsi gün dünya yurdundan göçtü. Onun ölümü yüzünden erkeğin yüzü de sapsarı, kadının yüzü de. O arş tavusuna hatiflerden arş kokusu geldi, o da arşa gitti. Halk, onun gölgesine sığınırdı. Fakat güneş, o gölgeyi tez tez dürüverdi. Evvelsi gün, bu kıyıdan gemisini sürdü. O büyük zat, bu gam yurduna doymuştu zaten.

Garip bunu duyunca bir nara attı, kendisinden geçip gitti. Sanki o da, muhtesibin ardından can verdi. Hemen yüzüne gül suyu serptiler, sular saçtılar. Yol arkadaşları, haline ağladılar. Adam, geceye kadar kendisine gelemedi, gece yarısında gayb aleminden canı geri geldi, yarı ölü bir halde ayıldı.

Aklı başına gelince dedi ki: Yarabbi, suçluyum. Halka ümit bağladım. Muhtesip cömertti ama cömertlikte hiç de senin eşin olamaz. O külah bağışlar, sen, akılla dolu baş verirsin. O kaftan verir, sen boy pos ihsan edersin. O altın verir bana, sen altın sayan el. O katır verir bana sen ona binecek akıl.

Obana ışık verir, sen aydın göz. O meze verir, sen onu yiyecek kabiliyet. O maaş verir, sen ömür ve yaşayış. Onun vaat ettiği şey altındır, senin vaat ettiğin, temiz şeyler. O oda verir, sen gök ve yer verirsin. Senin verdiğin sahada onun gibi yüzlercesi yaşar, semirir. Altın senindir, altını o yaratmada. Ekmek senindir, ekmeği sen bağışlarsın.

Ona cömertliği merhameti veren de sensin. Cömertlik ederde neşelenir; bu neşeyi, bu sevinci veren de sensin. Ben onu kendime kıble edindim de asıl kıble edilecek makamı bıraktım.

O din Tanrısı aklı, suyla topraktan karılmış balçığa ekerken biz neredeydik? Gökyüzünü yokluktan meydana getirdi, bu yer döşemesini de yaptı döşedi. Yıldızlardan kandiller yaptı, tabiatlardan kilitler ve anahtarlar. Nice gizli, aşikar yapıları şu tavanla şu döşemenin içine koydu, gizledi. İnsan yücelikler vasıflarının usturlabıdır. İnsan sıfatı onun ayetlerine mazhardır. İnsanda ne görürsen onun aksidir. Irmak suyuna akseden ay gibi hani. Usturlabında örümcek ağı gibi nakışlar vardır, ezel vasıfları onlarla anlaşılır bilinir. O usturlabın üstündeki ankebut, gayb göğü ile ruh güneşine ait şerhlerde bulunur, dersler verir, bu doğruyu bulan usturlapla ankebut, halkın eline müneccimsiz düşmüştür.

Tanrı bu yıldız bilgisini peygamberlere vermiştir. Gaybı görmek için o alemi görebilen bir göz gerek. Zamanlarca gelip geçen şu insanlar, dünya kuyusuna düşmüşlerdir. Her biri, kuyunun içinde kendi aksini görmüştür. Kuyuda sana görünen, bil ki dışarıdadır. Yoksa o aslan gibi sen de kuyuya düştün gitti.

Tavşan, onu “kuyuda kükremiş bir aslan var. Kuyuya gir de ondan öç al. Sen ondan üstünsün kopar kafasını” diye yoldan çevirdi. O mukallit de tavşana kandı, onun maskarası oldu. Kendi hayalleriyle köpürdü, coştu.

“Bu görünen şey, suyun aksettirmesinden ibaret değil mi? O her şeyi döndüren, çeviren Tanrının bir hayal göstermesinden başka bir şey mi? Diyemedi. Sen de bir düşmana kinlendin mi, ey altı duyguya zebun olan, altı duygun da yanılır, yanlışlar içerisinde kalırsın.

Halbuki ondaki o düşmanlık, Tanrının aksidir. Oradaki kahır, Tanrının kahır sıfatlarından üremiştir. Ondaki suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu, kendi tabiatından yıkayıp arıtmak gerek. Sendeki çirkin huy, onda göründü. Çünkü o, sana bir aynadır adeta. Güzelim aynada çirkinliğini görünce aynaya saldırma. Mesela yüce yıldız, suya vurur. Sen de yıldızın aksine toprak atarsın.

Bir kutsuz yıldız bizim kutluluğumuzu alt etmek için suya geldi mi dersin. O aksi, yıldız sanır, kapansın diye üstüne toprak atar durursun. Akis gizlenir, gayb alemine gider. Sanırsın ki yıldız da söndü. O kutsuz yıldız, gökyüzündedir. Başını o tarafa kaldırmak lazım. Hatta gönlü, mekansızlık mekanına bağlamak gerek. Burada zuhur eden yomsuzluk, o mekansızlık aleminin bir aksinden ibarettir. Vergiyi Tanrı vergisi, ihsanı Tanrı ihsanı bil. Çünkü bu aksi, beş duygu alemiyle altı cihet alemine veren odur.

Aşağılık kimselerin ihsanı, kumdan artık bile olsa yine sen ölürsün, o vergiler senden arda kalır. Akis gözde ne kadar kalabilir ki? Ey eğri gören, aslı görmeyi kendine hüner yap.

Tanrı yalvarıp yakaranlara ihsanda bulundu mu onlara ihsan ettiği şeylerle beraber uzun bir ömür bağışlar. Nimeti de ebedidir onun, nimet ettiği de ebedilik verir. O, ölüleri bile diriltir, ona baş vurun! Tanrı, lütfetti mi o lütuf, can gibi sana karışır, seninle bir olur. Adeta sen o olursun, o, sen olur. Sende ekmek ve suya iştah yoksa bu ikisi de olmaksızın sana tertemiz bir rızk verir yine. Semizliğin gittiyse Tanrı, gayb aleminden lütfeder, sana zayıflıkta bir gizli semizlik, şişmanlık verir.

O peri ve cine kokuyu gıda etmiş, meleklere can gıdası vermiştir. Can nedir ki ona dayanıyorsun? Tanrı kendi aşkı ile seni diriltir. Ondan aşk diriliği iste, can isteme. O rızkı iste, ekmek dileme. Halkı su gibi arı duru bil. O suya akseden, ululuk ıssı Tanrının sıfatlarıdır. Onların bilgileri, adaletleri, lütufları akar suya aksetmiş yıldıza benzer. Padişahlar, Tanrı saltanatına mazhardır; bilgi sahipleri, Tanrı bilgisinin aynasıdır.

Zamanlar geçti gitti. Bu yeni bir zaman. Ay, o ay ama su, o su değil. Adalet, o adalet. Bilgi de, o bilgi. Fakat o zamanlarda gelip geçen ümmetler, geldiler geçtiler.

Ey akıllı er, zamanlar, zamanların üstüne geldi; hepsi be birer birer bir teviye gelip geçti. Fakat şu manalar, daimi ve hep o. O arktaki su kaç kere değişti. Fakat ayın aksiyle yıldızların aksi hep var. Çünkü yapısı, su üstüne kurulmamış, gökyüzü sahasında onlar.

Bu sıfatlar, bil ki mana yıldızları gibi mana göklerindedir. Güzeller, onun güzelliğinin aynası. Onlardaki aşk, onun istemesinin aksi. Bu göz kaş, bu boy pos, daima aslına gider durur. Suya akseden hayal, kalır mı hiç?

Bütün tasvirler, ırmak suyundaki akislerdir. Gökyüzünü ovdun mu görürsün ki hepsi de o. Derken o garibin aklı dedi ki: Şu şaşılığı bırak. Sirke pekmezdir, pekmez de sirke.

O muhtesibi, noksanın yüzünden ayrı bildin. Gayretli padişahlardan utan a şaşı! Havanın üstündeki esirden bile ileri gitmiş olan zatı şu karanlıklarda oturan farelerden sayma. Onu can olarak gör, ağır cisim olarak görme. Onu beyin gör, kemik olarak görme. Ona melun iblisin gözü ile bakma, onu toprağa mensup sayma.

Güneşle yoldaş olana yarasa deme. Kendisine secde edileni secde eder bilme. Bu da akislere benzer ama akis değildir. akis suretinde Tanrının görünüşüdür bu. O, bir güneş görmüştür, cansız ve donmuş bir halde kalmamıştır. Şırlağan yağı, gül yağı olmuştur; şırlağan yağı kalmamıştır.

Tanrı Abdal’i de, fani varlıklarını değiştirdiler mi artık halktan değildirler, çevir bu yaprağı. Birlik kıblesi, nasıl olur da iki olur? Toprak, nasıl olur da meleklerin secde ettikleri bir şey olabilir? Adam, bu ırmakta elma aksini gördü ama bu görüşü de, eteğini elmayla doldurdu. Bu görüşü, yüzlerce çuvalı elmayla doldurdu. Artık, ırmakta gördüğü, nasıl olur da hayal olur? Ten görme de o sağır ve dilsizler gibi kendilerine doğru bir şey söylenince inkar edenlerden olma.

O zat, “Attığın vakit sen atmadın, Tanrı attı” sırrına mazhar olmuştur. Onun gürüşü, Tanrı görüşüdür. Ona hizmet Tanrıya hizmettir. Gündüzü görmek, bu pencereyi görmektir.

Hele şu pencere yok mu? O, kendinden parlamadadır. Ondaki nur, güneşin, yahut Ferkat yıldızının eğreti nuru değildir. o pencereye vuran nur da yine o güneştendir ama bilinen yoldan, bilinen taraftan gelmemiştir o. Bu pencereyle güneş arasında öyle bir yol vardır ki başka pencereler, o yolu bilmez.

Bir bulut gelse de güneşi örtse güneşin nuru bu pencereden köpürür, çağlar. Bu pencereyle güneş arasında şu havayla altı cihetten başka bir yoldan bir ülfet, bir ünsiyet vardır.

Onu övmek, onu tesbih etmek, Tanrıyı övmek, Tanrıyı tesbih etmektir. Bu tabağın meyvesi, kendiliğinden biter. Bu sebepten salkım salkım elmalar biter. Bu sepete ağaç adını taksan hiç yanlış olmaz. Bu sepete elma ağacı de. İkisinin arasında gizli bir yol var zaten. Meyve veren bir ağaçtan ne biterse aynen bu sepetten de biter, bu sepet de o çeşit meyveleri verir. Şu halde artık sepeti baht ağacı gör de bu sepetin gölgesinde bir hoşça otur.

Ekmek, insana mülayemet verince ey sevgili dost, artık neden ona ekmek dersin? Mahmude de. Yoldaki toprak göze ve cana parlaklık verirse o toprağı sürme gör, sürme bil. O nur, bu topraktan çıkıp parlarken artık ben ne diye başımı göğe kaldırayım? O yok oldu, ey küstah, ona var deme. Böyle bir ırmakta hiç kuru toprak kalır mı? Bu güneşin önünde yeni ay parlayabilir, yahut böyle bir Rüstem’e karşı Zal’in kuvveti para eder mi?

Tanrı da diler ve üstündür o. Nihayet varlıkların kökünü kazır, hepsini yok eder. İki deme, iki bilme, iki çağırma. Kulu efendisinde yok olmuş bil. Efendi de efendiyi yaratanın nurunda yok olmuş, ölüp gitmiş gömülmüştür.

Bu efendiyi Tanrıdan ayrı bildin mi metni de kaybedersin, dibaceyi de. Gözünü gönlünü topraktan çevir. Bu, bir tek kıbledir, iki kıble görme. İki gördün mü iki taraftan kalırsın. Pabuca bir ateştir düşer, pabuç da yanar gider.KAYNAK:Mesnevi Cilt 6