19 Ağustos 2009 Çarşamba

Hoşgeldin Ya Şehr-i Ramazan


Maddi ve manevi sayısız güzelliklerin yaşandığı Ramazan ayını 20 Ağustos Perşembe akşamı ilk teravih namazı kılarak idrak edeceğiz. Ramazan Ayı, ferdi hayatta dindarlığın, sosyal hayatta kaynaşma ve paylaşmanın yoğun olarak yaşandığı, oruç ibadeti ile iradelerin merhametle eğitildiği ve özgürleştiği, Kur’an-ı Kerim’in evrensel mesajını anlamak ve içselleştirmek için daha çok okunduğu müstesna bir zaman dilimidir.

Ramazan, İslâm’ın rahmetle yoğrulmuş adaletini, bilgi ve hikmetle bütünleşmiş ahlâkını bütün insanlığa gösteren Allah Resulü’nün, “İnanarak ve karşılığını yalnız Allah'tan umarak Ramazan orucunu tutan kişinin geçmiş günahları bağışlanır" müjdesinin gerçekleşeceği rahmet ve bağışlanma mevsimidir.

Ramazan, dünyanın sayısız nimetleri içinde Allah’ın lütfuna mazhar olan insanın belli bir süre zarfında bunlardan kendini uzak tutarak, bir bakıma nimetin kadrini daha yakından bildiği, muhtaçların halini anladığı ve paylaşmayı öğrendiği oruç ayıdır.

Günümüzde, sahip olduğumuz insanî değerler erozyona uğramaya yüz tutmuş, sınırsız bir dünyevîleşme ve maddileşme benliğimizi kaplamış, bireysellik, bencillik, çıkarcılık, çekememezlik ve tahammülsüzlük gibi olumsuz değerler ilişkilerimizde öne çıkmış, bütün bu beşeri zaaflar toplumumuzda mutsuz, umutsuz, olumlu düşünemeyen ve paylaşamayan kişilerin sayısını artırmıştır. Ayrıca bütün dünyayı kasıp kavuran şiddet ve terör, işgaller ve hak ihlalleri, ayrımcılık, dinleri ve din mensuplarını hedef alan korku ve evham üretimleri insanlığın geleceğe olan umutlarını zayıflatmıştır.

Şüphesiz bu olumsuzluklar, aşınan ve kaybolan değerler karşısında yapılması gereken; özünde yaratanı tanıma ve yaratılanı sevme olan, inanç ve öğretileriyle 14 asırdır insanlığı aydınlatan yüce dinimiz İslâm’ın iyi anlatılması ve anlaşılmasıdır.

Ramazan ayı kaybettiğimiz bu değerleri yeniden kazanmak, özümüzde var olan iyilik ve insani duyguları fiiliyata geçirmek için önemli bir fırsattır. Çünkü baştan sona bir feyz, rahmet ve bereket mevsimi olan bu günlerde iradeleri güçlendiren oruç; cömertliği, ikramı ve paylaşmayı öğreten iftar; ibadetin neşe ve coşkusunu bütün topluma yayan teravih; hayır ve bereketin ne olduğunu gösteren sahur; bütün bu yüksek değerlerin manevi dünyamızı kuşattığı Kadir Gecesi; akıl ve gönülleri manevi bir atmosferde zirveye taşıyan ve dini duygunun kolektif olarak paylaşılmasını sağlayan hatim ve mukabeleler; toplumun sosyal yaralarını saran zekât ve fitreler ve toplumun birlik ve beraberliğini pekiştiren bayram ile Ramazan ayı, dindarlığın, sosyal dayanışma ve kaynaşmanın yoğun olarak yaşanmasına, arınma ve yenilenme bilincimizin tazelenmesine vesile olan değerli bir zaman dilimidir.

Sevinci, acıyı, kederi, hüznü paylaşmak… bilgiyi, sorumluluğu paylaşmak.. sevgi dolu bir yüreği, bir düşünceyi birbirimize açabilmek, bir tebessümü paylaşabilmek…özveri, fedakarlık ve güzellikler adına ne varsa harmanlayıp gönülden gönüle sunabilmek, yüreğimizin kapılarını herkese açabilmek… “Ben”’i “Biz” yapan yüce dinimizin rahmet kaynaklı çağrılarına kulak vererek fakirlere, kimsesizlere el uzatmak ve Yüce Rabbimiz tarafından sayısız nimetlerle donatılıp cennet gibi ayaklarımızın altına serilen dünyayı bizlere zindan eyleyen hırs ve bencilliğimizi sorgulayacak “neyimizi paylaşamıyoruz?” sorusuna cevap aramak...

Oruç ve Kur’an ayı Ramazan, bir paylaşma mevsimidir. Yanıbaşımızdakinin ve uzağımızdakinin halini anlama zamanıdır. Öteki kavramını kaldırmak ve herkese bizden bir parça olarak bakmak gerekir. Çünkü hepimiz Hz. Adem’in çocuklarıyız, hepimizin artı ve eksileri var. O yüzden paylaşmacı, içtenlikli olmak ve kardeşlerimizle aramıza koyduğumuz mesafeleri kaldırmamız gerekir. Kimseyi yargılamadan, sınıflandırmadan bir duygu ortaklığı sağlamamız gerekir…Bu konuda medyamıza da önemli görevler düşüyor. Öncelikle son yıllarda din bağının, kutsalla olan ilişkimizin hırpalanmasına geçit vermeyen, bunun için de dinî konuları ciddiyetle ve ağırbaşlılıkla ele alan medyamıza teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki bu yıl da dini magazin üslubuyla tartışarak değil, dini daha derinden kavramaya ve dindarlık bilincimizi artırmaya çalışarak, aradığımız manevi dinginliğe ve iç huzuruna erişerek Ramazan ayını idrak edeceğiz.

Manevi arınma, yücelme, kendimizi sorgulama ve her an Rabbimizle olduğumuzu daha yakından hissettiğimiz Ramazan, bilgi dağarcığı ve gönül dünyamızı zenginleştirdiğimiz, milli birlik ve beraberliğimizi pekiştirdiğimiz bir aydır.

Din ile olan sarsılmaz bağını asırlardır sürdüren milletimizin fertleri, onun kuşatıcı mesajları ile manevi dünyalarını inşa etmiş, dayanışma, paylaşma ve kaynaşma ile pekişen kardeşliği derinlemesine yaşamış ve yaşatmış, aynı zamanda sosyal ve kültürel hayatları bakımından canlı bir dönem haline getirmişlerdir. Fert ve toplum olarak birbirimizi anlamaya, birbirimize karşı dürüst olmaya, sevgi ve saygı göstermeye; elimizdeki malı, gönlümüzdeki sevgiyi, zihnimizdeki bilgiyi ve duamızı paylaşmaya; kişisel zaaflarımızdan kaynaklanan eksikleri ve hatalarımızı gidermeye gerçekten ihtiyacımız vardır.

Rahmet, bereket ve mağfiretle dolu ve ibadetlerin mükafatlarının sınırsız olarak verildiği bu manevi mevsimi çok iyi değerlendirelim. Çocuk, genç, yaşlı, kadın erkek hep birlikte cemaate iştirak ederek camilerimizi şenlendirelim. Zengin fakir iftar sofralarında, ekmeğimizi, aşımızı, çorbamızı, yüreğimizdeki sevgiyi, selam ve umudu paylaşalım. Allah’ın rızasını kazanabilmek için iyi ve güzel davranışları artırarak, geçici ve kötü şeyleri de terk ederek üzerimizdeki manevi kirlerden arınmaya çalışalım. Orucumuzu kimin için ve niçin tuttuğumuzu düşünerek zenginleştirelim. Bu ibadeti zihnimizle, duygu ve düşüncemizle, kalbimizle, gönül dünyamızla da ifa ederek koruyucu bir kalkan kılalım.

Ramazan ayının şahsımız, ailemiz, milletimiz, ülkemiz ve bütün insanlık için hayırlar, huzur ve barış getirmesini, bizleri manevi yönden yüceltmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. KAYNAK

4 Ağustos 2009 Salı

Bu gece Beraat Kandili




5 Ağustos 2009 Çarşamba gününü Perşembe’ye bağlayan gece Berat Kandilini idrak edeceğiz. Kurtuluş, af ve arınma gibi anlamlara gelen, ayrıca Mübarek Ramazan Ayının da bir müjdecisi olan Berat gecesi, inananlara, kulluk bilinci ve hesap verme şuuruyla suç ve yanlışlardan kaçınmaları, günahlardan arınmaları ve Yüce Yaratıcı’nın sonsuz rahmet ve merhametine iltica etmeleri gerektiğini bir kere daha hatırlatır.

Milletimizin kandil olarak adlandırdığı bu geceler, bizlere hızlı bir şekilde geçmekte olan hayatta durup düşünme, özümüze dönme ve günahlarla kirlenen gönül dünyamızı temizleme fırsatı sunar. Ayrıca Rabbimize, kendimize ve bütün insanlığa karşı sorumluluklarımızı hatırlatır, bu görevlerimizi ihmal edip etmediğimizi sorgulayıp hata ve günahlarımızdan tevbe ederek uzaklaşma imkânı sağlar.

Berat gecesini değerlendirme imkânını bulan herkes, Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’deki; “De ki: ‘Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Zümer, 39/53) müjdesinin farkına vararak, ümitlerini canlı tutmalı, bağışlama ve bağışlanma duygularını güçlendirmelidir.

Böyle mübarek gün ve geceler, Kur’an’la buluşma, Hz. Peygamber’in eskimez öğütlerine kulak verme ve O’nun sünneti ile hayat bulma fırsatlarıdır. Bu gece, Kur’an’ın bizlere öğrettiği “Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden (kaybedenlerden) oluruz.” (A’raf, 7/23) gibi dualarla ve Sevgili Peygamberimiz’in (sav) bu gece bolca yaptığı “Allah’ım! Azabından affına, gazabından rızana sığınıyorum, senden yine sana ilticâ ediyorum. Senin şanın yücedir. Sana yaptığım senayı, senin kendine yaptığın senaya denk bulmuyorum. Sana layık bir surette hamd etmekten acizim” (Müslim, Salat, 222/1090; İbn-i Mâce, Hadis no: 3841) duasıyla Yüce Rabbimiz’e yakarma zamanıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle bütün İslâm âleminin Berat Kandilini kutlar, bu gecede yapacağımız ibadet, dua ve yakarışların bizleri istikamet sahibi yapmasını ve insanlığa barış ve huzur getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederim.KAYNAK